Kariyerinin ilk yıllarında özellikle ribaund konusunda Avrupa'nın sayılı isimleri arasına girmeyi başardı. İlerleyen dönemde; önce yüksek post civarından attığı yüzdeli şutlarla (bana göre kariyerinin en parlak ve verimli dönemi) sonrada malum diz sakatlığı sonrası 3 sayı çizgisi gerisine kadar potadan uzaklaşan oyunuyla Hüseyin kariyerinin sonlarına yaklaştığının sinyallerini vermeye başladı. Kendi pozisyonundaki rakkiplerine göre güçlü olmayan fiziği sebebiyle yetenekleriyle kıyaslandığında iyi bir post-up silahı olamadı, zaman ilerledikçe kolaya kaçıp yüzü dönük oynayarak eline gelen çoğu topu çembere şut atmayı tercih etti. Diz sakatlığı sonrası zaten az olan atletizminin nerdeyse sıfıra inmesi de pota altı sertliği ve patlayıcılığından her fırsatta kaçmasına sebep oldu. Aslında olayın tarafları arasındaki asıl hatalı taraf Galatasaray Basketbol Şubesi yönetimindir. Hüseyin'in kadroda olduğu son iki sezona baktığımızda pivot pozisyonunda 2007-2008 sezonu için Hüseyin-Fatih Solak! ikilisinin olduğunu görüyoruz. Fatih Solak'ı zaten anlatmaya gerek yok ki, 2008-2009'a geldiğimizde Fatih'in de gönderilerek yerine 1.98'lik power forvet-pivot Dejan Milojevic'in transfer edilmesiyle TBL ve Avrupa macerasının kotarılmaya çalışılması tam anlamıyla yönetimsel bir faciadır.
Hüseyin'in git gide potadan uzaklaşan oyunu sebebiyle iyice pota altında güçsüz kalan Galatasaray, tamamen 3 sayı performansına dayalı oyun yapısıyla hem sezon boyunca hemde bir çok maç içi performansında oldukça istikrarsız bir görüntü çizmekten öteye gidemedi.
Şu anki güncel kadroya baktığımızda yeni transfer Rancik dışında pota altından sayı üretimi yapma potansiyeli yok denecek kadar az. Polat, dış şutuyla yaşayan 4 numaralara güzel bir örnek, Cemal'se bana göre basketbolu bir an önce bırakmalı. Hüseyin'in gidişini iyi değerlendirip pota altında sayı ve ribaundlarda takımı sırtlayacak atlet bir Amerikalı uzunla çekirdek kadro değişimi de başarılı bir şekilde tamamalanabilir fikrindeyim.