15 Eylül 2009

beş sıfır


Aslında uzatmanın skorunu vurgulamak için böyle bir başlık atmıştım ama turnuvadaki galibiyet-mağlubiyet oranımızı da açıkladığından mütevellit, gayet münasip oldu.

Sırbistan maçı öncesinde bizim turnuvada en çok ön plana çıkan mücadelemizin aynı şekilde karşılık bulacağından şüphesi olan yok gibiydi. Bir-iki Sırp maçı izleyen herkes bu "tıfıl"ların en az "12 Dev Adam" kadar mücadele edeceğini tahmin ediyordu zaten. Bu arada, maçtan notlara geçmeden eklemek gerek, tıfıl dediğimiz bu çocukların hepsi yıllardır Euroleague ya da ULEB Cup'ta bir şekilde forma giyiyorlar. Mesela o tıfıllardan Milenko Tepiç üç senedir Euroleague'de 61 maçta ortalama 20 dakikanın üzerinde süre almış. Keza Tripkoviç 16 yaşından bu yana Euroleague'de oynuyor. Teodosiç desen 17 yaşında ULEB Cup'ta sahne almış, iki sezondur Olimpiakos'ta. Bir Veliçkoviç var ilk Euroleague deneyimini 19 yaşında yaşayan. O da Avrupa'da geçtiğimiz sezonun yükselen yıldızı seçildi. Yani "gençler" topluluğu Sırbistan kadrosuyla aramızdaki tecrübe farkı, aradaki yaş farkıyla doğru orantıda değildi ezberlerin aksine.

Maça dönersek, ilk çeyrekte Teodosiç top oynamaya geldiğini gösterdi. Bogdan Tanjeviç önce Kerem, sonra Ömer, sonra da alan savunmasını denedi onu durdurmak için, ama başarılı olamadı. Hücumda da Ersan biraz sahne alınca, ilk çeyrek dengede gitti. Dengeyi Semih'in çeyreğin son saniyesindeki basketi bozdu ki o basket masa tenisinde olsa, rakipten özür dilemek gerekirdi.



İkinci çeyrekte hem Ivkoviç hem de Bosica sertliğin dozunu biraz daha arttırınca maçın eğlencesi de aynı doğrultuda yükseldi. Hiç düşünmemiştim ama belki de vurdulu-kırdılı filmleri çok sevmeyişimin sebebi budur, o sertliği basketbolda görmeyi tercih ediyorum ben. Neyse, ikinci çeyrekte kolay sayı olmadı hiç. Sırbistan zaten sayı potansiyeli yüksek bir takım değil. Biz de zaman zaman çok iyi alan savunması uygulayınca onların sayı bulmasını engelledik. Fakat serbest atışlarda düşük bir yüzdeyle oynadığımız için o iyi savunmamıza yazık oldu.

Üçüncü çeyrekte Hido bir ara basket atınca gol olmuş gibi sevindik. Eh, esas oğlanın sahneye çıkması demek farkı açacağımız anlamına geliyordu. Ne yazık ki öyle olmadı ve Hido fazla zorlamaya devam ederek yüzdesini düşürdü.

Geri kalan bölümde baskımız işe yaradı ve Sırplar bir sürü top kaybı yaptı. Ama onların da savunmasının ne kadar iyi olduğunu söylemek için bir istatistik vermek daha doğru olur herhalde. Dördüncü çeyrekte (Teodosiç'in sekiz metreden attığı üçlük dahil) toplam beş basket olmuş. Gerçi bizim savunmamızın zaman zaman konsantrasyon eksikliği yaşadığını ve Sırbistan'ın üç tane bomboş üçlük kaçırdığını eklemek gerek.



Tanjeviç'in yorgunluktan kenara gelmek isteyen Kerem Tunçeri'yi benchte unutması ve Sırbistan'ın 24 saniye süresinin dolmasına 5 saniye kala mola alıp onlara iyi bir set çizme imkanı tanıması bu bölümdeki en bariz hatalarıydı. Hidayet ısrarı bir tercih meselesi. Açıkçası Tanjeviç bu noktada en başından beri net olarak verdiği mesajın arkasında durdu: Bu takım ne yaparsa yapsın Hido'nun. O yüzden eleştirmek anlamsız. Nitekim uzatmada topu çalıp asistini yaptı, yani galibiyette katkısı da yok değil.

Senaryoya göre yarı finalde İspanya ile karşılaşmamız olası. Onlar da Yunanistan-Fransa mağlubuyla eşleşecek çeyrek finalde. Bu yüzden kupa hayalleri kurmadan maçların keyfini çıkartmaya çalışsak iyi olur.

0 yorum: